13 Kasım 2013 Çarşamba

Amaan sağlıklı olsun da...

                                                            'Anneler...Doğumunuzu sahiplenin.'

Başlıktaki cümleye katılmamak mümkün mü?Tabii ki her şey gelip geçtikten,doğum bittikten,bebeğimizi kucağımıza aldıktan sonra herkes tarafından istenen ve beklenen budur.

Fakat doğumuna hazırlanmayanlar,doğumuyla ilgili sorumluluk almayıp,tüm sorumluluğu bu devirde en hafif tabirle 'saflık' örneği göstererek,'doktoruma güveniyorum' adı altında doktoruna bırakanlar tarafından (güven iyidir,kontrol daha iyidir) sanki daha farklı bir vurguyla telaffuz ediliyor gibi geliyor bana.O vurguyu duydum mu,ki bu genelde diyalog fazla ilerlemeden hemen başlarda sarfediliyor,o konuşma benim için başlamadan bitiyor.Karşımdaki bu konu üzerinde araştırmaya hevesi olmadığını ya da öneri duymaya isteği olmadığını bu cümleyle anlatıveriyor. Bunu çok defa tecrübe ettim.

Sonuçta arzu edilenin annenin ve bebeğin sağlıklı olması,doğum sürecine -doğumun esas sahibi olduğumuz halde- ağırlığımızı koyamayacağımız anlamına mı gelir? Süreci yoksaymamızı mı gerektirir?Sağlıklı olmaktan kastımız sadece nefes alıp verir halde,hayatta olmak mıdır?

Anne ve bebeğin doğum sonrasında azami sağlıkta olabilmesi için öncelikle sorgulamamız,sonrasında çok iyi araştırmamız gereken ana başlıklar var: Epidural,suni sancı,epizyotomi,doğumdan sonra kordonun kan atımı bitmeden kesilmesi,bebeğe yapılan K vitamini iğnesi ve Hepatit B aşısı,ten tene temasın en kısa sürede sağlanması gibi.Bu başlıkların kâr-zarar hesaplarının çok iyi yapılması,enine boyuna araştırılması gerekir.Çünkü hepsinin anne ve bebeğin sağlığına kısa ve uzun vadede,olumlu veya olumsuz etkileri olabilir.

Hayatımızdaki pek çok özel güne doğuma hazırlandığımızdan çok daha fazla emek ve mesai harcıyoruz.Evleneceğiniz güne ne kadar öncesinden hazırlanmaya başladınız bir düşünün.Veya çocuğunuzun doğum günü partisine?

Doğuma hazırlanmak sadece hastane odasını nasıl süsleyeceğini veya doğumdan sonra dağıtılacak şekerleri düşünmek demek değildir.

Çok daha fazlasını gerektirir.







9 Kasım 2013 Cumartesi

Tuvalet iletişimimizin özeti/Bezsiz Ayşe


'Bezsiz Bebek' kitabıyla ilgili daha önce yazmıştım.O zamanlar Ayşe'ye hamile bile değildim fakat yöntem aklıma yatmıştı,doğduğu zaman uygulamaya niyetliydim.Aslında esas niyetim doğduğu zaman başlamaktı,o yazıyı yazarken öyle düşünmüştüm fakat sonra doğumun telaşı,iki çocuklu hayata alışma,evin düzeninin değişmesi falan derken unuttum gitti.Aklım başıma Ayşe 5 aylık olduğunda geldi.Daha da gelmeyebilirdi aslında ama şansıma şu yazılar çıktı karşıma o dönem:

Bezsiz Bebek Fizyolojisi

Bezsiz Bebek/Tuvalet İletişimi Yöntemi

Geç başlayanlar için (5-18 ay) tuvalet iletişimi

Bunların üstüne son derece kararlı bir şekilde bezi çıkardım.Ve tabii ki sıradaki ilk çişten payımıza düşeni aldık.O ilk hayal kırıklığı yerini 'Ne yani?şimdi bütün zamanımı bir dahaki çişi bekleyerek mi geçireceğim?'e bıraktı ki bu soru iki çocuklu evin zaten yeterince yorduğu zihnimde soğuk duş etkisi yaptı,zavallı aklım bunu algılayamayarak bir süre dondu kaldı.Ve evet bir sonraki çişi de anlayamadık,ıskaladık ve takip eden aylarda daha birçoğunu da.Ama evde bir daha hiç bez takmadım,uyuduğu zamanlar dışında.Aslında bezsiz yatırmayı da kendimi biraz zorlasam becerebilirdim fakat uyandığı anda yataktan hemen kalkıp tuvalete götürmek bana zor geldi açıkçası.Çoğu sabah uyandıktan sonra kısa bir süre kendi kendine oyalanıyor ve bu dakikalar benim için altın değerinde.Ve bu zamana kadar yerlerden temizlediğim çiş sayısı 2 yaş itibariyle tuvalet eğitimi verilmeye çalışılan bir çocuğun 'kaza'larından daha fazla değildir ama,bunu rahatlıkla söyleyebilirim.Kakayı ise nerdeyse başladığımız ilk günden beri hiç kaçırmadık diyebilirim.Evet,5 aylıktan bu yana hiç kakalı bez yıkamadım.

Yukarıda linklerini verdiğim yazıları okursanız bu süreçte dönem dönem duraklamaların olabildiğini göreceksiniz. 'Tuvalet iletişimi'nde bulunan her anne-bebek gibi biz de bu zorlu(!) yollardan geçtik.Dişti,ataktı derken 1 yaşı devirdik.Ve 1 yaşla beraber iletişimimiz adeta akmaya başladı.Hatta coştu.Bütün çiş ve kakalar hiç sektirmeden,gayet net ve itinayla söyleniyor.Geceleri bezlemeye devam ediyorum ama yine,uyku tatlı gelmeye devam ediyor çünkü bana.Dışarı çıkarken de havalar soğuduğundan ne olur ne olmaz diye bağlıyorum fakat onu da bırakmamız an meselesi.Çünkü söyledikten sonra uygun bir yer veya tuvalet bulup yapmasına yardımcı olana kadar tutuyor.

Aşağıdaki videoda bir bebeğin nasıl 'işaret' verdiğini göreceksiniz. Daha fazlasını isterseniz Youtube'a 'elimination communication' yazarak birçok başka video izleyebilirsiniz.




Evet,bizim özetimiz bu şekilde en kısa haliyle.Tuvalet iletişiminin de özeti şu paragraf bana kalırsa:

''Tuvalet iletişimi terimi ilk kez Ingrid Bauer tarafından 2001 yılında ortaya atılmış. Bauer’e göre tuvalet iletişimi, bir bebeği emzirmek veya kucağınızda taşımak gibi somut ve pratik bir davranış. Ve bu davranış, ideal olarak, sevgi ve şefkâtle sürdürülebilir. Tuvalet iletişimi, özünde, bebeğin ihtiyaçlarına cevap vermektir. Tuvalet iletişimi ile ilgili diğer her şey —bezden kaçınmak, daha az para harcamak, çevreye olan etkileri, kuru bir yatak, daha az iş— ikincildir.

Bir bebekle tuvalet ihtiyacı üzerine iletişime geçmek tuvalet bağımsızlığını öğretmeye odaklanmış lineer bir süreç değildir. Nasıl emzirmenin hedefi, emzirmeyi bırakması değil de beslenmesidir, tuvalet iletişimi de emzirme gibi, bebeğin ihtiyaçlarına cevap vermenin bir yoludur. Tuvalet bağımsızlığı elbette kaçınılmaz bir sonuçtur ama tuvalet iletişiminin asıl hedefi değildir. Emzirmenin de tuvalet iletişiminin de esas amacı, bebeğinizle sevgi dolu bir şekilde ilgilenmektir, şimdi, şu anda.''

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...