20 Kasım 2012 Salı

Ayşe Ekin'in evde doğumu



İkinci doğumumun üzerinden bugün tam iki ay geçti.Ben ise doğum hikâyemi yazmak için klavyenin başına ancak oturabildim.İlk doğumumdan bu yana geçen üç senede yüzlerce doğum hikâyesi okuyan ve benzeri bir hikâyeyi yazmanın hayallerini kuran ben, nedense hayalim gerçek olunca, bu gerçeği basit ve sıradan bularak, yazmaya değer bulamadım bir türlü. Bu iki ayda vaktimin çok sınırlı olması da tabii ki başka bir etken ama esas sebep diğeri...Kendimi bazen hiç anlayamıyorum. :)

Aslında bu hikâyeyi doğuma zihinsel hazırlık, fiziksel hazırlık ve doğum ânı şeklinde üç bölüme ayırarak yazacaktım ama hem vakitsizlikten hem de okuyanları sıkmamak adına sadece doğum ânını yazmaya karar verdim.Yine de zihinsel hazırlığı kısaca özetleyecek olursam: Evde doğurmaya karar verişim belli bir zaman aldı evet ama kısa bir zaman. Bu karara nasıl vardığımı anlatmaya çalışırsam bunun, yani kendimi ifade etmeye çalışmanın beni yoracağını hissettim şu anda. Kısaca, doğuma ve modern tıbbın doğuma yaklaşımına belli bir bakış açısı geliştirebilmiş olanlar zaten bu kararımın nedenlerini ben anlatmadan da kolayca anlayacaklardır.

Daha önce okuduğum iki evde doğum hikâyesinde bahsi geçen ebe Gail Johnson'la bir arkadaşım vasıtasıyla tanıştım ve hamile kalmadan önce yazışmaya başladık.Yazışmaya başlamamızdan kısa bir süre sonra hamile olduğumu öğrendim ve ilerleyen zamanlarda gelişi konusunda karşılıklı anlaştık. Gebeliğimin ortalarında Gail bana Ankara'da yaşayan ve onunla benim gibi sezaryen sonrası evde doğum yapmak isteyen Amerikalı bir anneden bahsetti. Birbirimize çok yakın oturuyorduk ve beklenen doğum tarihlerimiz arasında sadece bir hafta vardı. Bu hepimiz için büyük bir şans oldu.Ebe dünyanın bir ucundan kalkıp gelmişken iki doğum birden yaptıracak,bizler de masrafları bölüşecektik. Sadece benim doğumum için gelecek olsaydı onu son bir ay evimizde misafir edecektik,ama diğer annenin Bilkent'te okutman olması dolayısıyla Bilkent Üniversitesi'nin misafir lojmanlarından birini kiraladık. Bu da hepimiz için çok iyi oldu.

Doğurduğum tarihten tam üç hafta önce âdet sancısına benzer sancılarım başladı.Hatta ilk başladığında öğlendi ve ben akşama doğururum zannetmiştim,nerden bilebilirdim üç hafta daha süreceğini? Ha bugün ha yarın derken zaman geçti. Bütün âdet öncesi belirtiler vardı bu haftalar içinde. Sıcak basması, içsel sıkıntı vb...Haftada bir ebem muayene ediyordu, her şey yolundaydı.

Doğurdum doğuracağım derken neredeyse Gail'in dönme zamanı yaklaştı. Bu arada diğer anne benim doğumumdan üç gün önce doğurdu. Uzun, yorucu ama çok güzel bir ev doğumuyla kavuştu o da bebeğine.
Ne kadar rahat olmaya çalışsam da hafiften gerilmeye başlamıştım.Tabii ki Gail doğumuma katılmadan gitmeyecekti ama biletini değiştir, lojmanın tarihini uzat falan derken hesapta olmayan işlerle uğraşmak zorunda kalacaktık. Daha fazla gerilmek yerine bebeğimle konuşmanın daha iyi olacağını düşündüm ve yürekten çağırdım onu.Her şeyin hazır olduğunu, hepimizin onu beklediğini söyledim. Annesini dinleyeceğini biliyordum.

18 Eylül günü sabah ikide kasılmalarla uyandım. Zaten üç haftadır sürmekte olan kasılmalarımın şiddeti artmıştı. Herkes uyuyordu, kimseyi uyandırmadım. Annem ve babam da doğum için bize gelmişlerdi. Biraz dolaştım evin içinde, biraz Amerika'da yaşayan bir arkadaşımla konuştum internette. Zaman tuttuğumda 5 dakikada bir düzenli kasılmalarım olduğunu gördüm. 'Öğlene doğururum herhalde.' diye düşündüm hatta. Sonra saat beş gibi uyuyakaldım ve sabah kalktığımda kasılmalarımın düzensizleştiğini fark ettim. O gün bütün gün boyunca sürdü fakat dediğim gibi düzensizdi.

Akşam yemeği için Gail bize gelecekti.O gün tam 41 hafta bitiyordu.Kasılmalarım olduğu için gelirken ne olur ne olmaz diye doğum çantasını da hazırlayıp getirmişti yanında.Beraber güzel bir yemek yedik.İstersem kalabileceğini söyledi ama ben gitmesini istedim.Kasılmalarım düzenli gelmeye başlarsa Eren alıp gelecekti.O gittikten sonra yattım.Birkaç saat sonra,yine saat sabah tam ikide uyandım.Bu seferki kasılmalar daha kuvvetliydi.Sesime annem ve babam kalktılar.Biraz başımda durdular,sonra yatmaları için ısrar ettim.Başımda beklemelerinin bir anlamı yoktu ne de olsa.Sabah beşe doğru kasılmalar üç dakikada bire düşmüştü.Eren'i uyandırdım ve o da Gail'i getirmeye gitti.

Sabah herkes kalkınca kahvaltımızı yaptık.Bu arada halamı da çağırdım,doğum fotoğraflarımızı o çekecekti çünkü.Evde annem,babam,eşim,halam,oğlum ve ev işlerine yardımcı ablamız vardı.Ama herkes kendi havasındaydı.Öyle olmasını istediğimi çok önceden söylemiştim çünkü.Ben 3 dakikada bir bağırıyor,inliyor sonra bir sonraki kasılmaya kadar evde dolaşıyor,şarkı söylüyor,internette zaman geçiriyordum.Aralarda annem ve halam dönüşümlü masaj yapıyorlardı.Kasılma esnasında masaj istemiyordum.Sadece birisinin,ki bu iş genelde Eren'e düşüyordu, güçlü bir şekilde kalçalarımı iki yandan ortaya doğru sıkıştırmasını istiyordum.Bu şekilde yanlardan bastırmak çok iyi geliyordu.

Oğlumu süreçten tamamen koparmak istemediğimden ve yaşı itibariyle -3 yaşında- olumsuz etkilenmeyeceğini hissettiğimden yanımda kalmasında bir sakınca görmedim,bilakis bunu istedim.Gerçi gün içinde dedesiyle beraber parkta geçirdi zamanının çoğunu ama evde olduğu zamanlarda da öpücükleriyle annesine tam destek verdi.

Sabah 9'da Gail muayene etmek ve açıklığa bakmak istediğini söyledi.Beraber odaya geçtik.Bu muayene doğumun kendisi kadar acı vericiydi diyebilirim.Serviksimin arkada olduğunu ve parmağıyla onu öne doğru getirmeye çalıştığını söyledi.Açıklık ise 2 cm. idi.
Bu muayeneden sonra korkumdan bir daha fazla göz göze gelmemeye çalıştım kendisiyle,tekrar muayene etmesi gerektiğini hatırlar belki diye. :)  Kasılmalar aynı sürede ve şiddette devam ediyordu.
Öğleden sonra 3 gibi korktuğum başıma geldi ve tekrar muayene için uzandım.Açıklık 3 cm olmuştu.Kooskocaa 6 saat geçmişti ve ilerleme sadece 1 cm miydi?Az da olsa moralim bozuldu, ki normalde hafta, cm, gr vb. matematiksel hesaplara takılmam ve inanmam doğal olaylarda.
Akşam 9'a kadar yine aynı tempo devam etti. Bir ara rahatlamak için ılık suyla doldurduğumuz havuza girdim.'Ebelerin epidurali' diye bilinen ılık su maalesef bende beklenen etkiyi yapmadı.Yani girince çok rahatladığımı söyleyemeyeceğim ama yine de içinde biraz vakit geçirdim.

Akşam 9'da Gail tekrar muayene etmek istedi.Bu sefer canım geçen seferkiler kadar çok yanmadı çünkü serviksim öne gelmişti.Bunun iyi haber olduğunu söyledi.Fakat açılma 4 cm.di. 6 saatte 1 cm açılma kuralını bayağı benimsemişti görünüşe bakılırsa bedenim. :) Artık uykusuzluğun da etkisiyle iyice yorulmuştum.Zihnim bulanmaya başlamıştı. Bir kadeh şarap içip yatmamın iyi gelebileceğini söyledi ebem.Zaten o söylemese ben söyleyecektim bunu ona. Gerçekten de şarabı içtikten sonra gevşedim ve bir yarım saat,40 dakika kadar uyudum. Benim epiduralim bu oldu. Kalktığımda Gail'in doktorumla telefonda konuşmakta olduğunu duydum. Doğumun gidişatından kendisini haberdar etmek istemişti.Hastaneye gitmek durumunda kalırsak doktora son anda haber vermiş olmayalım diye,saygısından yani.Doktor hastaneye gidersek suyumu patlatıp bekleyeceğini,doğum hızlanmazsa tekrar sezaryen olacağımı söylemiş.Gail odaya gelip bana bunu söylediğinde moralim iyice bozulmadı desem yalan olur.Yatağın kenarına oturdum kaldım. Biraz düşündükten sonra Gail'in teklifini kabul ettim ve suyumu patlattı. Aynı anda kasılmaların düzenli ve güçlü gelmesine yardımcı olacak bir homeopatik remedi (caulophyllum) aldım ve oksitosin salgılanmasını arttırmak için meme ucu stimulasyonuna başladık hiç durmamacasına. Ben bıraktığımda Eren devam ediyordu ve bu anlar sırasında daha sonra hatırlayıp çok güleceğimiz oldukça komik sahneler meydana geldi. Aslında niyetim suda doğurmaktı ama artık sık sık muayene etmesi gerektiğini ve bunun suda zor olacağını söyleyince ebem maalesef bunu gerçekleştiremedim.

Ve asıl doğum işte bundan sonra başladı. Kasılmalar iyice şiddetlendi ve dalgalar artık adam boyuna vardı. Kendimi bir mutfakta buluyordum bir salonda...En son yatak odasında buldum,nasıl gittiğimi hiç hatırlamadan...Yatağa naylon ve eski çarşaflar serildiğini gördüm ve kimin yaptığını merak ettim bir an. Ikınma hissim gelmemişti daha fakat Gail'in sözünü dinleyerek kasılmaları kaçırmadan,geldikçe ıkınmaya başladım. Bir yere çömeliyordum,bir yatağın üzerinde dört ayak pozisyonunda duruyordum,artık o anda nasıl rahat ediyorsam. Bir ara Gail yatağa sırt üstü yatıp dizlerimi karnıma çekmemi söyledi. Kabul etmedim.Yatarak doğurmak en son istediğim şeydi çünkü.Kısa bir süre sonra şuurumu kaybetmeye başladım. Bunda nefesimi kontrol edemememin de etkisi var. Çok hızlı soluk alıp vermeye başladım ve bir ara bayılacak gibi oldum.
Sanki suyun içinde biri kafama bastırıyor,nefessiz kalıyorum,aklımı kaybediyorum,sonra ebemin veya Eren'in bir sözüyle tekrar yüzeye çıkıyorum.Bir ara 'Ikınamayacağım! Ikınamam Eren anlamıyor musunuz? Felç olurum ıkınırsam.' dediğimi hatırlıyorum.O an koşarak hastaneye gidip sezaryen olmak geldi içimden. Sanki bütün vücudum ortadan ikiye ayrılıyordu. Doğum sonrasında kalıcı bir âraz kalacağından korktum. Gail'in 'Ne diyorsun sen? Bebeğine zarar vermek mi istiyosun?' demesiyle üstüme yine bir deli kuvveti geldi. Eren yatakta oturmuş,ben artık onun bacaklarının arasına çömelmiş vaziyetteydim. Oda karanlıktı. Ebemin elinde bir el feneri ve ayna vardı. Aynaya bakmamı söyledi ve bebeğimin siyah saçlarını gördüm o anda. Bütün gücümü toplayarak,son derece kuvvetli bir biçimde ıkındım bunu görünce ve o anda sanki yaralı bir hayvan böğürerek, göğsümü yırtarak çıktı içimden. O hayvani ses benim sesimdi. Hâlâ o ânı hatırladıkça kendimi ayağa kalkmış, kollarımı iki yana açmış durumda resmediyorum zihnimde, halbuki çömelir vaziyetteydim. Anlatması zor...'Ateşten halka' diyorlar ya başın çıkış ânına,çok doğruymuş, hatta yetersiz bile bence...'Head is out,one more push (Başı çıktı,bir kere daha ıkın.)' dedi Gail.Tekrar bütün nefesimi içime doldurarak var gücümle ıkındım ama gücümün hepsini kullanmama gerek kalmadan, ıkınmamın yarısında bir balığın içimden kaydığını hissettim. O ânı videoya çekmekte olan halamın ve Eren'in 'Geldi geldi!' çığlıklarını duydum. Çıkar çıkmaz göğsüme aldım bebeğimi.Sarhoş gibiydim.Doğum kafası diye bir şey varmış hakikaten. :) Hâlâ görüntüleri izledikçe halime gülüyorum. Eren 'Cinsiyetine bak.' dedi. Bacaklarını araladım ve 'Erkek!' diye bağırdım. Eren de 'Kız!' dedi. Benim gördüğüm kordonmuş meğerse bacaklarının arasında. :) Cinsiyetini bilmiyorduk ama erkek olacağından adım gibi emindim. Kız olması bana hayatımın sürprizi oldu diyebilirim.
Bebeğim çıkıp ağladığı anda oğlum da uykusunda ağlamış.İki kardeş aynı anda...Annemle babam da tam onun odasına gidiyorlarmış,bizim odanın önünde bebeğin ağladığını duymuşlar. Onlar da odaya girdiler. Hepimiz ağlıyorduk. Bir babam öpüyor beni,bir annem,bir halam,bir Eren...'Böyle bir şey olmaz,böyle bir şey olmaz...' diye sayıklıyorum ben,yerde oturmuş kalmışım.Yaklaşık bir 6-7 dakika sonra bir ıkınma hissi daha geldi ve ayağa kalkmak istediğimi söyledim ve küçük bir ıkınmayla plasentayı da doğurdum. Bir kabın içine koyup inceledik. Büyük bir ciğer gibi,üstündeki damarlar ise aynı bir ağaca benziyor. Çok değişik,çok güzel göründü gözüme. Hâlâ derin dondurucuda bekliyor ne yapacağıma karar vermemi. :) Kan akışı durunca Eren kordonu kesti.Yatağa geçtim,bebeğim göğsümde. Hemen buldu memeyi emmeye başladı. O an ne kadar sürdü hatırlamıyorum,sonra Gail aldı bebeği ve ölçüp biçti. :) 3910 gr ve 53 cm. Sonra beni muayene etti,yırtığım yoktu. Bunu büyük ölçüde çömelerek doğurmama borçluyum. Bir de Gail'in doğum sırasında perineme yağla yaptığı masaja.

Tekrar bebeğimi kucağıma aldım. Emmeye başladı ve yaklaşık bir saat boyunca emdi. Bir ara kalkıp duşa girdim ve sonra üçümüz güzel bir uykuya daldık.

Burada sözünü ettiğim kişilerden biri olmasaydı bu doğum böyle olmazdı. Herkesin çok ama çok emeği var.En çok da Eren'in...Başından beri beni sonuna dek desteklediğini hissettirdi.Doğumda en az benim kadar gayret sarfetti.Endişeleri vardı mutlaka ama bana bir kere bile hissettirmedi.Yapacağıma inandı,inanmadığım zamanlarda inandırdı.O bana bir kez daha âşık oldu,ben de ona bir kez daha âşık oldum. Bebeğimle beraber yine ve yeni bir aşk doğurdum.

Evet uzun,yorucu,zor ama evimin sıcaklığında bir o kadar coşku,huzur ve sevgi dolu bir doğum yaşadım.Hiçbir anında 'Keşke...' yok,her anında  'İyi ki...' var.

Doğumun ertesi günü Gail'le konuşurken,'Doğumunu yazacak olursan bütün çıplaklığıyla gerçekleri yaz,süsleyip püslemeden.' dedi. 'Tamam.' dedim.

Ve işte yazdım.




15 Mayıs 2012 Salı

Kitaplığımdan (1)

Kitaplığımdaki doğum,doğal bebek bakımı ve ebeveynlik önerileriyle ilgili olan bazı kitapları paylaşayım istedim sizlerle.Belki ilgilenenlere bir fikir verebilir.Aslında bahsettiğim şekilde bölümlere ayırsam veya bir sıraya dizsem daha iyi olabilirdi ama böyle idare edin,kusura bakmayın artık. :)

 'The Baby Book' gerçekten çok kapsamlı bir kitap.Daha önce burada da kısaca bahsetmiştim.



'İçgüdüsel Doğum' doğal doğumla ilgilenenlerin çok iyi bildiği 'Birthing from within'in Türkçe baskısı.


Bebeklerin katı gıdaya geçişlerine alternatif bir yöntem.Püre yok,kaşıkla beslemek yok...



Hamileyseniz ve hamileliğinizde ve sonrasında diğer çocuğunuzu da emzirmeye devam etmek istiyorsanız bu kitapta her sorunuza yanıt bulabilirsiniz.


Anne karnından başlayarak yenidoğan bir bebeğin zihnine değişik bir açıdan bakıyor,ezberleri çeşitli araştırma sonuçlarıyla bozuyor.


Her anne babanın kesinlikle edinmesi gereken bir kitap.Tek geçiyorum.




Bebek yogası :)






The Natural Child bir başucu kitabı olmayı hak ediyor.




Bu kitabın sırf kült bir kitap olmasından dolayı kitaplığımdaki yerini almasını istedim.Yoksa dilinin ağır olduğunu biliyordum.Beklediğim gibi oldu,okuyamadım. :) Türkçe'ye 'Dokunmanın Mucizesi' adıyla yıllar önce çevrilmiş fakat artık bu baskısı bulunmuyor.Bulunsa da çevirisi çok iyi değil.Yeniden çevrileceği söyleniyor,bekliyorum.




Bence en güzel 'hamilelik ve doğum' kitaplarının başında geliyor.Teşekkürler Yasemin.






 Gebelikten doğuma ve yenidoğan dönemine,karşılaşılabilecek birçok soruna homeopati,aromaterapi,osteopati gibi yöntemlerle yardımcı olmaya çalışıyor.



Bundaki öneriler daha ziyade bitkisel ağırlıklı.Bebeklik ve çocukluk döneminde karşılaşılabilecek hemen her hastalığa bitkisel reçeteler sunuyor.



Emzirme ve anne sütü üzerine okuması eğlenceli bir kitap.


Türkçe'ye 'Daha sade bir hayat' adıyla geçenlerde çevrildi.


1 Mart 2012 Perşembe

Çocuk Eşiği

Yukarıdaki tanım bana ait,benim uydurmam.

Ama var böyle bir şey.Bir çocuğun zor ya da kolay çocuk olarak nitelendirilmesinde çocuğun kendisi kadar ebeveynlerin 'çocuk eşiği'nin de payı var.Hatta bu eşiğin payı daha fazla bence.
Benim uyumlu,huzurlu,sakin bir çocuk olarak tanımladığım oğlum,benim çocuğum değil de çocuk eşiği düşük birinin çocuğu olsaydı eminim ki sıfatlandırılması daha başka olabilirdi.

Ya da çevremdekilerin tam tersi sıfatlarla tanımladıkları çocukları benim çocuğum olsaydı,bugün oğlum için kullandığım sıfatları onlar için de kullanabilirdim.

Çok şükür ki çocuk eşiğim yüksekmiş. :)

El kadar çocukların etiketlenmelerine zaten sonuna kadar karşıyım.İğneyi kendimize çuvaldızı çocuğumuza batırsak?Kötü sıfatlarla nitelendirdiğimiz çocuğumuzun o hale nasıl geldiğini sorgulasak?Yaftayı yapıştırmadan anlamaya çalışsak?Bunun anne karnındaki dönemi var,doğum esnası var,doğum sonrası var,genel olarak yetişmekte olduğu fiziksel çevre var,ihtiyaçlarının tam zamanında ve doğru olarak karşılanıp karşılanmamış olduğu var,maruz kaldığı kimyasallar ve katkı maddeleri var...

Var oğlu var.

İşte bir de biz ebeveynlerin 'çocuk eşiği' var.

O eşik düşükse,çocuk yetiştirmek dünyanın en zor işi gibi gelebilir insana ya da çocuğu dünyanın en zor çocuğu...

Çocuklara pek suç bulamıyorum ben.

Hatta 'Çocuk her zaman haklıdır.' diye bağırasım geliyor bazen... :)

Aşağıdaki şiir Kardeş Türküler'in son albümünden:

Çocuk soru sorandır
Her kavganın ardından barışmasını bilendir çocuk.
Çocuk hesapsızca davranan, korkusuzca konuşandır.
İsyan edendir, “Kral çıplak” diyendir.
Görmezden gelinen gören, bilinmeyeni merak edendir.
Koşan, oynayan, bağıran fütursuzca gülen, yürekten ağlayandır.
Şarkı söyleyip dans eden, şehirler kurup, şehirler yıkandır çocuk.
En sessiz damlara bir kuş cıvıltısı
En karanlık odalara kırların ışıltısını getirendir
Umuttur çocuk
“Çocuk aklı” diye gülüp geçmeyin,
Bir daha bakın her gün baktığınız baka baka ezberlediğiniz tabloya
Bir de bakmışız ki bozulmuş ezber
“Çocuk Haklı”ymış meğer.



Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...