14 Ocak 2014 Salı

Başka bir bebek mümkün*





''Odada,yatağımızın kenarında,Eren'in bacaklarının arasına çömelerek doğurdum bebeğimizi.Yokluklar içinde bir doğum oldu bu.Evde kokusunu bilmediğim bir insan yok,parlak ışıklar yok;bende yırtık yok,dikiş yok,kesi yok;bebeğimize doğar doğmaz K vitamini iğnesi yok,Hepatit B aşısı yok,kordonunun erkenden kesilmesi yok,muayene için annesinin göğsünden ayrılması yok...

Orada bir tek biz vardık.Bir de içimde bebeğime ve bedenime hak ettikleri gibi bir doğum yaşatmanın huzuru...'' 


diye yazmıştım Ayşe doğduktan sonra.

Ve sonrasında da bu yokluk devam etti:

Rutin doktor kontrolü yok.
Doğumdan bir hafta sonra nispeten doğal yaklaşım sahibi olduğunu duyduğumuz bir doktora götürdük Ayşe'yi genel kontrol için.Aslında ona da götürmezdim ama sanki Eren'in içi daha rahat edecekmiş gibi geldi bana,her ne kadar kendisi bunu dillendirmese de.Doktorun odasına girdik ve aramızda şu diyalog geçti:

D-Normal doğum mu sezaryen mi?

B-Normal.
D-Hangi hastane?
B-Evde.
D-???
B-Evde ebeyle doğurdum.İlki sezaryendi.
D-Nasıl yani? (Bir iki dakikalık şaşkınlıktan sonra gülerek) Senin sana benzeyen bir kız kardeşin var mı?Varsa ben evlenmek istiyorum.
B-Var da,evli.Zaten bana da benzemez.

Adamcağız Eren'in yanında açık açık 'İşte aradığım kadını buldum.' diyemedi tabii,böyle kardeşten falan girdi konuya ne yapsın.Sonrasında:

D-Her şey gayet iyi.Yalnız haftaya yine getirin,kilosuna bakıcam.
B-Ben tartarım,evde bebek tartımız var.
D-Eminim sizin evde her şeyiniz vardır ama benim görmem lazım.
B-Hmm.Peki.

Bir de hastane çıkışında karşılaştık koridorda.'Bütün hastaneye seni anlatıyorum!' dedi gülerek.

Ve bu kendisini son görüşümüz oldu.

Bir daha da herhangi bir sebepten doktora gitmedik.Kilosunu 6 aya kadar evde kendim ölçtüm,ondan sonra bıraktım.Boyunu hiç ölçmedim,gerek görmedim.

Hiç aşılanmadı.

İlk 8 ay sabun,şampuan,yağ,krem vb. yok.  
Başta 6 aylık olana kadar en doğalı veya organiği de olsa cildine hiçbir şey temas etmemesiydi niyetim.Bu süre biraz uzadı.İlk 8 ay sadece suyla yıkandı.

Herhangi bir destek ve vitamin yok.

Çok sıkıntılı bir emzirme başlangıcına rağmen mama yok.  
Güzel doğumumun sarhoşluğundan olsa gerek,nasıl olduğunu anlayamadığım bir şekilde birkaç gün içinde meme uçlarım koptu.Evet,bildiğiniz koptu.Yerlerine iki kocaman delik açıldı.Çektiğim acıyı ve yaşadığım o sıkıntılı günleri burada birkaç cümleyle anlatmam zaten olanaksız olduğundan mümkün olduğunca kısa tutacağım.Sütüm çok boldu ve yeterli emziremediğimden hatta sağmak bile bir işkenceye dönüştüğünden memelerim tıkandı.İlk tıkandığında gece ateş ve titremeyle uyandım,ertesi gün masaj ve sağmayla geçirdik.İkinci kez tıkandığında yine geçer diyerek benzer yöntemleri denedim ama her geçen gün kötüye gitti,sol göğsüm kavun kadar şişip morardı.İlk gittiğimiz doktor areolanın tam kenarından (yani göğsün kahverengi bölümünün) keseceğini yalnız bir hafta kadar emziremeyeceğimi söyledi.Aklımıza yatmadı,başka bir doktora gittik.Areoladan uzak,daha iç kenardan kesilerek memeyi boşalttılar.Kesilmeyeyim diye evde doğurdum ama yine de kesilmekten kurtulamadım anlayacağınız.Doktorun birkaç gün emzirme demesine rağmen ertesi gün uygun bir pozisyon bularak o mememden tekrar emzirmeye başladım.Yalnız,memelerin bir zekası var hakikaten.Sol taraf hasarlıyken sağ taraf kapasitesinin iki katı süt üretmeye başladı.O tek memeden, ikizlerim bile olsa rahat rahat emzirirdim,öyle diyeyim.
O ıstırapla bana yıllar gibi gelen birkaç haftadan sonra durumum düzeldi.

Ana kucağı ve puset yok. 
Sling var.Wrap sling.İlk üç ay uyuduğum anlar dışında hiç çıkarmadım slingden desem abartmış olmam.Orada uyudu,uyandı,emdi,etrafı keşfetti.Gün içinde kucağa bu kadar doyduğundan olsa gerek akşamları yatırdığımızda 7-8 saat uyuyordu.Emzirmek için de asla uyandırmadım.Böylece ilk üç ay uykusuzluk nedir bilmeden geçip gitti.

Hazır bez yok. 
Yıkanabilir bezler var.Tuvalet iletişimi var.

Katı gıdaya geçişte panik yok,ona özel yemek pişirmek yok.
Çoğu anneyi sıkıntıya sokan bir süreç.Nasıl başlamalı?Ne kadar vermeli?Ne zaman vermeli?Bunlara takılmadım hiç.Sofraya ilgi göstermeye başladığı andan itibaren önüne biz ne yiyorsak ondan koydum veya eline tutuşturdum.Zaten 1 yaşına kadar yenidoğan sıklığında emdiği için doyup doymamasına takılmadım,çoğu zaman neyi ne kadar yediğini takip bile etmedim.

Ateşe müdahale yok,ilaç yok. 
Yaklaşık 11 aylıkken ateşlendi.Sadece kuru ateş.İkinci gün ateşin birazcık fazla olduğunu hissedip,sırf merakımdan ölçtüm:40.6
İlk ateşiyle rekora koştu yani Ayşecik. Aynı gün anladım 6.hastalık olduğunu.Haklı da çıktım.Anne teşhisi öyle doktor teşhisine benzemez,kolay kolay yanılmaz.Ertesi gün de vaziyet aynıydı.Üç gün boyunca kucağımda baygın gibi yattı.(Benim müdahaleden kastım sadece ateş düşürücü vermemek değil,duş ve kompres de buna dahil.)Sonra ateş işini bitirdi ve çekti gitti.Geriye bütün vücutta döküntüler bıraktı.Ve tabii biraz daha güçlenmiş bir bünye.
Bu arada genelde ateş ölçmediğimden ellerim bir ateşölçer kadar geliştirdi kendini.Yani sadece elimle,ateşin kaç olduğunu neredeyse noktasına kadar bilecek duruma geldim.

Ayşe'nin olabilecek en huzurlu ve en mutlu bebeklerden biri olmasının bütün bu yaptıklarıma (ve yapmadıklarıma) bağlı olup olmadığını asla bilemeyeceğim tabii ki.Seçtiğimiz yolun dışında bizi nelerin beklediğini hiçbir zaman bilemediğimiz gibi.Fakat yürekten inanmak serbest seçtiğimiz yola,değil mi? Öyle de yapıyorum.Böyle mutlu bir bebeğe sahip oluşumun yazdığım her bir cümleyle ilgisi olduğuna inanıyorum.

Temel konularda bugüne kadarın bir özetidir bu.Tavsiye değil,kişisel karar ve deneyimlerdir.İlginizi çeken bir nokta olduysa değil bana;kimseye bakmayın,kulak asmayın ve lütfen önce kendiniz titizlikle araştırın.

Her şey ve herkesten önce kendi aklınıza,sağduyunuza ve içgüdülerinize güvenin.


*Başlık = 'The Other Baby Book' + Başka Bir Okul Mümkün'






Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...