14 Ekim 2014 Salı
23 Haziran 2014 Pazartesi
İşin sırrı ne diye sorsalar
Üç sene önce üçüncü evlilik yıldönümümüzde yazdığım şu yazının,üç sene sonra da geçerliliğini kelimesi kelimesine koruyor olduğunu görmek bana bu kısa yazının ilhamını verdi.
'İşin sırrı ne diye sorsalar...' lafın gelişi tabii.Kimsenin sorduğundan veya soracağından değil de,daha ziyade tarihe not düşmek,kendime ilerde hatırlatabilmek amacıyla yazacaklarımın girizgâhı olarak uygun geldi sadece.
Evet işin sırrını sorsalar birbirimizin hapishanesi değil,alternatifi olmak derim.
Birbirimizin seçeneksizliği değil,tercihi olmak derim.
Belli bir yaşa gelmiş ve iki çocuk sahibi olmuş olmamız bile,kendimizi bir an bile bu evliliğe mahkûmmuşuz gibi hissettirmiyor.
'Zorunda' hissettirmiyor.
Çünkü bu evlilik ne onun kişisel tarihinin sonu ne de benimkinin.
Başka 'seçenek'ler de olabilir ikimizin de çevresinde ama bizim birbirimizi tercih ediyor olmamızdaki birçok sebebe hep yenilerini eklemeye uğraşıyor olmamız derim.
Tercih edilmekte olduğumuz bilinciyle ayağımızı denk almamız derim.
'Sevgili ruhu'nu koruyabilmek kısaca,tam anlatabildim mi bilmiyorum...
Bir gün bile,evlenmekle özgürlüğümüzün kısıtlandığını hissetmedik,hissettirmedik birbirimize.
Aksine daha da özgürleştik.
'Nasıl oluyor?' demeyin.Oluyor işte.
Çünkü senin kendine taktığın zincirleri kıran biri var karşında,kendine taktığın kilitleri açan.Hep 'Sen yaparsın!' diyen.
Biriktirmemek derim.Biriktirme ki her güne ilk günlerin tazeliği ve hevesiyle uyanabilesin.
Karşındakinin olmak istediği her ne ise,yaşamak istediği nasıl bir hayat ise bunun gerçekleşmesi için samimiyetle ve koşulsuz olarak ona omuz vermek derim bir de.
İşin sırrı bunlar.
Diyeceklerim bu kadar.
28 Mayıs 2014 Çarşamba
JoyPlate'le yemek eğlenceye dönüşecek!
Çocuklara yemek yediren tabak olarak da bilinen JoyPlate,yemek saatlerini eğlenceye dönüştürüyor!
Kız ve erkek suratı olarak tasarlanan tabaklardaki baskının üzerine yiyeceklerden saç, sakal,şapka,küpe,toka,kolye gibi şeyler oluşturularak çocukların eğlenerek yemek yemesi hedeflenmiştir.
Tabaklar Termoset malzemeden üretilmiştir. Termoset,
porselen ile melamin arasında bulunan, her ikisinin de artı
özelliklerini barındıran yeni bir üründür. Bu ürün tüm gıda uygunluk
testlerinden geçmiş, patentli bir üründür. Porselen tabakların kırılma oranı
%30 iken,Termoset tabaklarınki sadece %5’tir. Melamin tabaklar bulaşık
makinasına girdiğinde tabağın arkası korumasız olduğundan (sırsız) sararma yapmaktadır. Termoset tabakların ise hem alt hem de üst
yüzeyi korumalı olduğundan bulaşık makinasında yıkanmasında herhangi bir
sakınca yoktur.
Bunlar sadece birkaç örnek.Gerisi sizin ve çocuğunuzun sınırsız hayal gücüne kalmış!
Fiyat bilgisi ve sipariş için joyplatetr@gmail.com adresine bir mail atmanız yeterli.
Instagram'da takip etmek için kullanıcı adı: @joyplate
15 Nisan 2014 Salı
Alternatif puding
Alternatif kelimesini seviyorum.Ben zaten bilinene,süregelene,alışılmışa karşı olan,ezberleri bozan hemen her şeyi seviyorum galiba.Yazının başlığını koyarken bunu düşündüm.
Puding demek süt,şeker ve undan oluşan sağlıksız bir tatlı demek değil.Alternatif var.Alternatifler hep var zaten,istenirse bulunuyor.
Herhangi bir hayvanın sütünü içmediğim ve çocuklarıma da içirmediğimden ve hatta son zamanlarda kendim ve ailem için diğer bütün süt ürünlerinin tüketimini de asgariye çektiğimden bu puding evimizde sıkça yapılır oldu.Tarifteki chia tohumu Türkiye'de bulunmuyor bildiğim kadarıyla ama o olmadan da yapılabilir.Tarifin tadına veya kıvamına etkisi olan bir malzeme değil zaten.İçine katarak sadece 'chia'nın nimetlerinden faydalanmış oluyoruz,o kadar.
Bunu puding olarak yiyebileceğiniz gibi,kahvaltıda krep veya pankeklerin üstüne de sürebilirsiniz.
Malzemeler:
1 olgun avokado
3 yemek kaşığı kakao
1/4 su bardağı organik bal (vegan bir puding isterseniz miktarını kendinize göre ayarlayarak akçaağaç veya hurma şurubu kullanabilirsiniz.)
varsa 2 yemek kaşığı chia seeds
3/4 su bardağı su
1 çay kaşığı saf vanilya (Arifoğlu'nun var.)
1/2 çay kaşığı tarçın
bir tutam tuz
Hepsini robota koyup çekin.Kıvamını ayarlamak için gerekiyorsa biraz daha su ekleyebilirsiniz.En az 30 dakika buzdolabında (veya 10 dakika derin dondurucuda) soğutarak servis yapın.
Tarifin orjinali burada.
28 Mart 2014 Cuma
Sağlıklı bir çiğ vegan tatlı
Badem sütünün yapılışını anlattığım bir önceki yazımda artan posalarla yaptığım bir tatlıdan bahsetmiştim.Kurutup dondurucuda sakladığınız posalarla yapabileceğiniz gibi,aynı gün yapmış olduğunuz badem sütünün posası henüz kurumadan da yapabilirsiniz.Her iki şekilde de yaptım,ikinci seçenekle yapılan daha ıslak olduğundan çok daha güzel oluyor.Eğer dondurucudaki posanızı kullanacaksanız onu da biraz badem sütü veya suyla ıslatmanız gerekiyor ama yine de tazesiyle yapılanın yerini tutmuyor.
Bir tatlı hem yumurtasız,hem sütsüz,hem (ilave) yağsız,hem unsuz,hem de şekersiz olabilir mi?Aynı zamanda kalsiyum,potasyum ve magnezyum deposu?Evet olabilir.Aynı zamanda çiğ vegan (raw vegan) bir tatlı bu.
Malzemeler:
160 gr badem posası (1 su bardağı)
140 gr çiğ kaju (1 su bardağı)
480 gr Kudüs hurması (2 su bardağı)
30 gr kakao (5 yemek kaşığı)*
70 gr hurma şurubu (4 yemek kaşığı)**
Kajuları robotta un haline gelene kadar çekiyoruz.Ayrı bir kaba alıp robotumuza yıkanıp,çekirdeği çıkartılmış hurmalarımızı koyuyoruz.Benim robotum küçük olduğundan hurmaları 2 seferde çekiyorum.Robotunuz büyükse bütün malzemeyi bir seferde ekleyip,yoğurmaya gerek kalmadan da yapabilirsiniz.(Çok uzun çekmemekte fayda var,yağ kıvamına gelmeyecek.)Onları da kajuların olduğu kaba alıp diğer malzemeleri de ekleyerek yoğuruyoruz.Sonra küçük bir borcamın dibine elimizle bastırarak yayıyoruz.İlk yaptıklarımı bu şekilde yaptım yalnız son birkaç seferdir küçük toplar yapıyorum.Yemesi çocuklar için böyle daha kolay oldu.
Sonra en az bir saat derin dondurucuda bekletiyoruz.
Yemek için çıkarıp istediğimiz kadarını aldıktan sonra da hep derin dondurucuda saklıyoruz.Zaten dondurucuda olmasına rağmen hurmalar sayesinde hep yumuşak kalıyor.
*Kakao yerine keçiboynuzu tozu da kullanabilirsiniz.Veya ikisini karıştırıp, miktarını da kendinize göre ayarlayabilirsiniz.Daha çikolatamsı bir tat verdiğinden ben kakao kullanıyorum.Evet çok da içime sinmiyor kabul ama ilk yurt dışı seyahatinde bolca çiğ kakao toplayıp gelene kadar bu şekilde idare edeceğim artık.
**Hurma şurubu yerine yine miktarını kendinize göre ayarlayarak akçaağaç şurubu veya bal da kullanabilirsiniz.Yalnız bal kullanırsanız tatlı vegan sıfatını yitirir.
Tarifin orjinali burada.
20 Mart 2014 Perşembe
Badem sütü yapımı
Badem sütü bizim evde sıkça yapıp tükettiğimiz bir süt.Yapımıyla ilgili yerli ve yabancı kaynaklara bakacak olursanız birçok farklı tarifle karşılaşabilirsiniz.Kabuğunu soyarak yapan var,soymadan yapan var,bir bardak badem için farklı miktarlarda su ölçüsü kullananlar var.
Ben de yakın bir zamana kadar bir bardak bademi iki bardak suyla akşamdan ıslatıp sabah robottan öyle çekiyordum.Süzdükten sonra posayı tekrar robota alıp,üstüne bir bardak daha su ekleyip bir kere daha çekiyordum.Artık üç bardak suyla ıslatıp,işlemi bir seferde yapıyorum.
Bir su bardağı çiğ bademi süzgeçte yıkayıp,kabuklarıyla beraber üç bardak içme suyuyla akşamdan ıslatıyoruz.
Sabah içindeki suyla beraber robota (blender) alıyoruz.
Yaklaşık bir dakika boyunca çekiyoruz.
Sonra temiz bir tülbentten süzüyoruz.
İyice sıkıyoruz.
Badem sütümüz hazır.
Hazırladığınız badem sütünün içeceğiniz kadarını tekrar robota alıp dilediğiniz meyveyle tekrar çekebilirsiniz.Biz en çok muz,hurma ve avokado kullanıyoruz.İçine kakao,keçiboynuzu tozu,tarçın gibi malzemeler de katabilirsiniz.Sütün kalanını da buzdolabında 3-4 güne kadar muhafaza edebilirsiniz.
Tülbentte kalan posayı bir fırın tepsisine serip kurutabilir,daha sonra derin dondurucuda uzun müddet saklayabilirsiniz.Bu posayı sonradan değerlendirmek için de birçok yöntem var.Ben sağlıklı ve güzel bir tatlı yaparak değerlendiriyorum.Tarifini en kısa zamanda paylaşacağım.
4 Mart 2014 Salı
Çocuklar(ım)a...
Otoriteyi sorgula
Do not believe anything simply because you have heard it.Do not believe anything simply because it is spoken and rumored by many.Do not believe in anything simply because it is found written in your religious books.Do not believe in anything merely on the authority of your teachers and elders.Do not believe in traditions because they have been banded down for many generations.But after observation and analysis,when you find that anything agrees with reason and is conductive to the good and benefit of one and all,then accept it and live up to it. -Buddha
Hiçbir şeye sırf öyle duyduğun için inanma. Hiçbir şeye pek çok kişi tarafından öyle söylendiği ve konuşulduğu için inanma. Hiçbir şeye dini kitaplarda öyle yazıyor diye kolayca inanma. Öğretmenlerin ve büyüklerin öyle diyor diye hiçbir şeye zorla inanma. Nesillerdir süregeliyor diye geleneklere inanma. Ancak gözlem ve analiz yaptıktan sonra, mantığına uyan bir şey bulduğunda,ve birin ve bütünün hayrına ve faydasına olabilecek bir şeyse o, onu kabul et ve ona göre yaşa.-Buddha
Do not believe anything simply because you have heard it.Do not believe anything simply because it is spoken and rumored by many.Do not believe in anything simply because it is found written in your religious books.Do not believe in anything merely on the authority of your teachers and elders.Do not believe in traditions because they have been banded down for many generations.But after observation and analysis,when you find that anything agrees with reason and is conductive to the good and benefit of one and all,then accept it and live up to it. -Buddha
Hiçbir şeye sırf öyle duyduğun için inanma. Hiçbir şeye pek çok kişi tarafından öyle söylendiği ve konuşulduğu için inanma. Hiçbir şeye dini kitaplarda öyle yazıyor diye kolayca inanma. Öğretmenlerin ve büyüklerin öyle diyor diye hiçbir şeye zorla inanma. Nesillerdir süregeliyor diye geleneklere inanma. Ancak gözlem ve analiz yaptıktan sonra, mantığına uyan bir şey bulduğunda,ve birin ve bütünün hayrına ve faydasına olabilecek bir şeyse o, onu kabul et ve ona göre yaşa.-Buddha
14 Ocak 2014 Salı
Başka bir bebek mümkün*
''Odada,yatağımızın kenarında,Eren'in bacaklarının arasına çömelerek doğurdum bebeğimizi.Yokluklar içinde bir doğum oldu bu.Evde kokusunu bilmediğim bir insan yok,parlak ışıklar yok;bende yırtık yok,dikiş yok,kesi yok;bebeğimize doğar doğmaz K vitamini iğnesi yok,Hepatit B aşısı yok,kordonunun erkenden kesilmesi yok,muayene için annesinin göğsünden ayrılması yok...
Orada bir tek biz vardık.Bir de içimde bebeğime ve bedenime hak ettikleri gibi bir doğum yaşatmanın huzuru...''
diye yazmıştım Ayşe doğduktan sonra.
Ve sonrasında da bu yokluk devam etti:
Rutin doktor kontrolü yok.
Doğumdan bir hafta sonra nispeten doğal yaklaşım sahibi olduğunu duyduğumuz bir doktora götürdük Ayşe'yi genel kontrol için.Aslında ona da götürmezdim ama sanki Eren'in içi daha rahat edecekmiş gibi geldi bana,her ne kadar kendisi bunu dillendirmese de.Doktorun odasına girdik ve aramızda şu diyalog geçti:
D-Normal doğum mu sezaryen mi?
B-Normal.
D-Hangi hastane?
B-Evde.
D-???
B-Evde ebeyle doğurdum.İlki sezaryendi.
D-Nasıl yani? (Bir iki dakikalık şaşkınlıktan sonra gülerek) Senin sana benzeyen bir kız kardeşin var mı?Varsa ben evlenmek istiyorum.
B-Var da,evli.Zaten bana da benzemez.
Adamcağız Eren'in yanında açık açık 'İşte aradığım kadını buldum.' diyemedi tabii,böyle kardeşten falan girdi konuya ne yapsın.Sonrasında:
D-Her şey gayet iyi.Yalnız haftaya yine getirin,kilosuna bakıcam.
B-Ben tartarım,evde bebek tartımız var.
D-Eminim sizin evde her şeyiniz vardır ama benim görmem lazım.
B-Hmm.Peki.
Bir de hastane çıkışında karşılaştık koridorda.'Bütün hastaneye seni anlatıyorum!' dedi gülerek.
Ve bu kendisini son görüşümüz oldu.
Bir daha da herhangi bir sebepten doktora gitmedik.Kilosunu 6 aya kadar evde kendim ölçtüm,ondan sonra bıraktım.Boyunu hiç ölçmedim,gerek görmedim.
Hiç aşılanmadı.
İlk 8 ay sabun,şampuan,yağ,krem vb. yok.
Başta 6 aylık olana kadar en doğalı veya organiği de olsa cildine hiçbir şey temas etmemesiydi niyetim.Bu süre biraz uzadı.İlk 8 ay sadece suyla yıkandı.
Herhangi bir destek ve vitamin yok.
Çok sıkıntılı bir emzirme başlangıcına rağmen mama yok.
Güzel doğumumun sarhoşluğundan olsa gerek,nasıl olduğunu anlayamadığım bir şekilde birkaç gün içinde meme uçlarım koptu.Evet,bildiğiniz koptu.Yerlerine iki kocaman delik açıldı.Çektiğim acıyı ve yaşadığım o sıkıntılı günleri burada birkaç cümleyle anlatmam zaten olanaksız olduğundan mümkün olduğunca kısa tutacağım.Sütüm çok boldu ve yeterli emziremediğimden hatta sağmak bile bir işkenceye dönüştüğünden memelerim tıkandı.İlk tıkandığında gece ateş ve titremeyle uyandım,ertesi gün masaj ve sağmayla geçirdik.İkinci kez tıkandığında yine geçer diyerek benzer yöntemleri denedim ama her geçen gün kötüye gitti,sol göğsüm kavun kadar şişip morardı.İlk gittiğimiz doktor areolanın tam kenarından (yani göğsün kahverengi bölümünün) keseceğini yalnız bir hafta kadar emziremeyeceğimi söyledi.Aklımıza yatmadı,başka bir doktora gittik.Areoladan uzak,daha iç kenardan kesilerek memeyi boşalttılar.Kesilmeyeyim diye evde doğurdum ama yine de kesilmekten kurtulamadım anlayacağınız.Doktorun birkaç gün emzirme demesine rağmen ertesi gün uygun bir pozisyon bularak o mememden tekrar emzirmeye başladım.Yalnız,memelerin bir zekası var hakikaten.Sol taraf hasarlıyken sağ taraf kapasitesinin iki katı süt üretmeye başladı.O tek memeden, ikizlerim bile olsa rahat rahat emzirirdim,öyle diyeyim.
O ıstırapla bana yıllar gibi gelen birkaç haftadan sonra durumum düzeldi.
Ana kucağı ve puset yok.
Sling var.Wrap sling.İlk üç ay uyuduğum anlar dışında hiç çıkarmadım slingden desem abartmış olmam.Orada uyudu,uyandı,emdi,etrafı keşfetti.Gün içinde kucağa bu kadar doyduğundan olsa gerek akşamları yatırdığımızda 7-8 saat uyuyordu.Emzirmek için de asla uyandırmadım.Böylece ilk üç ay uykusuzluk nedir bilmeden geçip gitti.
Hazır bez yok.
Yıkanabilir bezler var.Tuvalet iletişimi var.
Katı gıdaya geçişte panik yok,ona özel yemek pişirmek yok.
Çoğu anneyi sıkıntıya sokan bir süreç.Nasıl başlamalı?Ne kadar vermeli?Ne zaman vermeli?Bunlara takılmadım hiç.Sofraya ilgi göstermeye başladığı andan itibaren önüne biz ne yiyorsak ondan koydum veya eline tutuşturdum.Zaten 1 yaşına kadar yenidoğan sıklığında emdiği için doyup doymamasına takılmadım,çoğu zaman neyi ne kadar yediğini takip bile etmedim.
Ateşe müdahale yok,ilaç yok.
Yaklaşık 11 aylıkken ateşlendi.Sadece kuru ateş.İkinci gün ateşin birazcık fazla olduğunu hissedip,sırf merakımdan ölçtüm:40.6
İlk ateşiyle rekora koştu yani Ayşecik. Aynı gün anladım 6.hastalık olduğunu.Haklı da çıktım.Anne teşhisi öyle doktor teşhisine benzemez,kolay kolay yanılmaz.Ertesi gün de vaziyet aynıydı.Üç gün boyunca kucağımda baygın gibi yattı.(Benim müdahaleden kastım sadece ateş düşürücü vermemek değil,duş ve kompres de buna dahil.)Sonra ateş işini bitirdi ve çekti gitti.Geriye bütün vücutta döküntüler bıraktı.Ve tabii biraz daha güçlenmiş bir bünye.
Bu arada genelde ateş ölçmediğimden ellerim bir ateşölçer kadar geliştirdi kendini.Yani sadece elimle,ateşin kaç olduğunu neredeyse noktasına kadar bilecek duruma geldim.
Ayşe'nin olabilecek en huzurlu ve en mutlu bebeklerden biri olmasının bütün bu yaptıklarıma (ve yapmadıklarıma) bağlı olup olmadığını asla bilemeyeceğim tabii ki.Seçtiğimiz yolun dışında bizi nelerin beklediğini hiçbir zaman bilemediğimiz gibi.Fakat yürekten inanmak serbest seçtiğimiz yola,değil mi? Öyle de yapıyorum.Böyle mutlu bir bebeğe sahip oluşumun yazdığım her bir cümleyle ilgisi olduğuna inanıyorum.
Temel konularda bugüne kadarın bir özetidir bu.Tavsiye değil,kişisel karar ve deneyimlerdir.İlginizi çeken bir nokta olduysa değil bana;kimseye bakmayın,kulak asmayın ve lütfen önce kendiniz titizlikle araştırın.
Her şey ve herkesten önce kendi aklınıza,sağduyunuza ve içgüdülerinize güvenin.
*Başlık = 'The Other Baby Book' + Başka Bir Okul Mümkün'
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)