1 Mayıs 2011 Pazar

Çocuklarda yeme sorunu

Pınar Hanım'ın bu haftaki listelerle beraber gönderdiği yazısını paylaşmadan duramadım.'Çocuğum yemek yemiyor.' diyen her anne baba şapkasını önüne koyup düşünmelidir nerede hata yaptığını.Herhangi bir canlının yemek yememesi doğaya aykırı olduğuna göre,böyle bir şey fizyolojik rahatsızlıklar haricinde mümkün olamayacağına göre,hatayı önce kendimizde aramalıyız.


''Çocuklara beslenme alışkanlığı kazandırmada hatalar yaptığımızı düşünüyorum. Reçetelerle besliyoruz onları... Saatli programlar yapıyoruz. Kendimizi kastıkça kasarken çocuklarda yemekten nefret etme duygusu yaratıyoruz. Acıkmadan yemeye zorluyoruz mesela... Savaşa çeviriyoruz tüm öğünleri, sonra da ödüllendirme için haftada bir, ayda bir... ne denli seyrek olursa olsun fast food sunuyoruz onlara.

Köydeki çocuklara bakıyorum... Hepsinin boyu posu yerinde, obeziteden eser yok, yemek seçmiyorlar, gribal hastalıklara karşı dirençleri çok çok yüksek, kafaları iyi çalışıyor. Cin gibi hepsi :)

Beslenme alışkanlıklarına bakıyorum. Üç öğünü de evde yiyorlar. Ev yemeklerini ''gerçekten'' seviyorlar.

Çocuklar, memeden kesilir kesilmez aileleri ile aynı sofraya oturuyor burada. Özel yemekler yapılmıyor onlar için. Katkısız, mis gibi köy ekmeğini soğanlı salatanın suyuna, çorbaya, sofrada ne yemek varsa ona bandıra bandıra çocuklara veriyorlar. Yoğurdun üzerine pekmez döküp ayrı bir çanakta getiriyorlar sofraya gaz yapmaması için. Akşamları yatmadan önce bir miktar pirinci havanda dövüp yeni sağılmış süt ile muhallebi yapıyorlar. Minicik çocuklar gün içinde ellerinde bir elma, yarım portakal, bir havuç, tereyağlı bir dilim ekmek ile geziyorlar. Sıkça çiğ pırasa, çiğ patlıcan, bir tanecik taze fasulye, fırında köze gömülmüş bir patates ya da bir yeşil biberle görüyorum onları.

2-3 yaşında bir çocuk, elinde kaşık, karnı acıkmış şekilde ailesi ile sofraya oturuyor ve önüne ne koyulursa hiç seçmeden yiyor. Çocuğun yeme sorunu yok, gaz sorunu yok, alerji sorunu yok, bronşit yok, grip yok... Zekaları başta da söylediğim gibi, ''maşallah'' dersiniz. Fast Food'un ne olduğunu bile bilmiyorlar. Ben, İpek'te birazcık hata yaptım. Fast Food'un ne olduğunu biliyor ve çok seyrek de olsa giriyoruz Mc Donald's a falan... Arada bir köydeki çocuklara da getirip dağıtıyorum oradan bir şeyler İpek'in zoruyla... Kesinlikle zevk almıyorlar bunları yemekten. Hiç de doymuyorlar... İstedikleri varsa yoksa sulu yemek!

Kendi unları, kendi tereyağı, kendi pekmezi, kendi yoğurdu, her türlü sebzesi, domatesi, zeytini, zeytinyağı olan bir aile markete bile gitmiyor buralarda. En fazla senede birkaç kez... O da ya çamaşır deterjanı almak ya da kırılan çay bardaklarını yenilemek için...

Çocuklara gerçek bir beslenme alışkanlığı kazandırın ne olur... Fast Food'u kesinlikle tattırmayın, bilmesin. İki eliniz kanda olsa bile evde yemek yapın. Sofra düzenini, aile ile birlikte sofraya oturmayı öğretin. Yemek hazırlarken ona da mutfakta bir vazife verin. Bezelyeleri ayıklasın mesela, pişen yemeğin kavrulan soğanın kokusunu sevsin. Yuva, ev, aile gibi gelenekleri benimsesin. Pişirenin emeğine saygı duymayı, ''eline sağlık'' demeyi öğrenerek yetişsin. Bir yaşını geçen çocuk her şeyi yer. Yemelidir de... Önemli olan tek şey yediğinin gerçek gıda olması. Gerisi boş :) ''



Çocuklarda değil yeme sorunu,sorun bizde...Hem davranışlarımızda hem zihnimizde.

1 yorum:

  1. birazdan sinemaya gideceğim, ama takıldım kaldım buralarda, geç yorum tabii çok ama demeden duramadım; yeme sorunu nedir arkadaş ya? 2 çocuk var 9 yıldır hayatımda, 9 ve 4 yaşındalar, ah keşke sizin gibi doğurabilseydim ikisini de, neyse işte o olmadı. Ama ne doktoru, ne ilacı, ne uyumadısı yok. hele yemeyen bebe mi o nedir? verirsin yer, yemezse abanmazsın çocuğa, korku filmi gibi çocukların sofraları memlekette. iki kilo turp, 2 kilo havuç, 5 kilo yoğurt yenir bizim evde, okuldan gelen koşar yeşil zeytinli ikindi kahvaltısını hazırlar ben gelene kadar kendi okulumdan. sizi okumak çok hoştu, dönünce devam edeceğim.

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...