12 Ocak 2011 Çarşamba

Dr.Hakan Çoker'le doğal doğum kursu


Benim Hakan Çoker’le ilk tanışmam doğumumdan birkaç ay sonra gazetede okuduğum bir röportajı sayesinde oldu.’Doğal doğum dağ çileğiyse,sezaryen (artık bunun keyfi planlı sezaryen olduğunu herkes anlıyordur sanırım,acil sezaryene kimsenin bir şey dediği yok zaten.) hormonlu çilektir.’ diyordu.’Vay be! Böyle doktorlar da varmış demek ki!’ demiştim ve ismini hafızama kazımıştım. Ve sadece bir ismin peşine düşmemle önümde bugün bile hala girip çıkmaya doyamadığım,doğaya ve doğala ait şahane kapılar açıldı.


Bu yüzden kendisiyle, kendimce bir gönül bağım vardır.


Hatta kendisini ilahlaştırdığım zamanlar da olmadı değil, soyu tükenmiş doktorlardan olduğu için. Kursa giderken bir Hollywood yıldızıyla tanışmaya gidiyormuş gibi bir halet-i ruhiye içindeydim desem yalan olmaz,Allah bana da akıl fikir versin ne diyeyim!


Bu kadar yazıp çiziyorum ama demek ki neymiş? Ben doktor düşmanı falan değilmişim, tıbbi müdahale düşmanı hiç değilmişim.


Aynı hayranlığı Prof.Dr. Ahmet Rasim Küçükusta’ya da duyarım mesela.


Bu ikisini diğer doktorlardan ayıran farkları görebilenler zaten nedenleri(mi) de kolayca anlayabiliyorlardır, dolayısıyla uzun uzadıya yazmayacağım.


Hafta başında kendisinin düzenlediği doğal doğum kursuna katıldım. Teorik açıdan fazla bir şey öğrenmeyi beklemiyordum, zaten bu konuları fazlasıyla araştırmış,hatta yalamış yutmuş biri olarak.Pratik olarak da,öğretilen nefes egzersizleri,izlediğimiz birbirinden güzel doğum videoları,hem eğlenceli hem değişik şeyler hissettiren,derinlerimizde kalan birtakım şeyleri ortaya çıkaran psikodrama örnekleri yanıma kar kaldı.


Ama, kursa giderken hiçbir şey bilmediğimi düşünerek yazacak olursam neler yazardım?


Doğum, ilkel beynimizin işi. Kendimizi doğaya bırakıp,bedenimizi dinleyebilirsek,mahremiyetimizi koruyup,içimize dönmeyi başarabilirsek doğum gayet olağan ve basit bir eylem aslında.


Şimdiye kadar duyduğumuz, dinlediğimiz korkunç doğum hikayelerinden de sıyırmalıyız zihnimizi.


Bütün bunların sonucunda ‘ağrısız’ bir doğum bile yapabilmemiz mümkün. Ağrı nedir? Önce bunu bir netleştirmeliyiz kafamızda. Doğum kolay bir eylem değil,orasını kabul ediyoruz;fakat gerekli teknikleri bildikten sonra en az yarı yarıya kolaylaştırabilmek bizim elimizde.Eskiler teknik mi biliyorlarmış deriz hemen ama o zamanlar kadınların bu yeteneği ellerinden günümüzde olduğu kadar alınmamıştı,bu kısmı atlamayalım.İç güdülerinden,bedenlerinden bizim kadar uzaklaşmamışlardı.Doğadaki herhangi bir memeli doğum yaparken bir tehlikeyle karşılaştığında,doğumunu durdurup kaçmaya başlıyor.Ceylan-aslan gibi düşünebilirsiniz bunu.Fakat insanlar için günümüzde ‘aslan’ o kadar çok ki.Hele ki hastanelerde,her kapıdan doğumunuzu bozabilecek,durdurabilecek o kadar çok aslan çıkma ihtimali var ki;bunları bilip,bilinçlenip,doğum tercihlerini ona göre yapması gerekiyor bir anne adayının.Doğum en başta annenin.Önce bunun sorumluluğunu alması gerekiyor bir kadının eğer doğumu müdahalesiz gerçekleştirmek istiyorsa.


Bu noktada en önemli şey doktor ve gebe arasındaki güven ilişkisi. Bunun doğum anına bırakılmadan daha muayeneye gittiğiniz ilk günden itibaren kurulması ve geliştirilmesi gerekiyor. Eğer bunu sağlayamadıysanız, son anda doktorunuz size bir müdahaleden veya sezaryenden bahsettiğinde güvenmeyerek inatlaşmanız doğru değil. Sorumluluk almak-sorgulamak ve ukala olmak arasında ince bir çizgi var, doğru yerde durmayı bilmeniz gerekiyor.


İzlediğimiz birçok videoda kadınlar, bağırıp çağırmadan, gayet sakin, hatta zevk alarak doğuruyorlardı. Nedir peki bu kadınlarla aramızdaki fark? Zihinsel olarak doğuma yaklaşımımız, doğuma bakış açımız.Bu kadar basit!Bağırmak da kötü bir şey değil elbet, vücudunuz size bunu söylüyorsa rahatlamak için bağırabilirsiniz de.Ama bu her zaman acı çektiğiniz anlamına gelmeyebilir.


Rahimdeki çizgili kasların kasılıp, bebeği itmeye başlamasıyla başlıyor doğum. Buna benzer bir eylem daha var her gün yaptığımız: Tuvalete çıkmak. Ama hiçbirimiz normal bir dışkılama esnasında ağrı hissetmiyoruz değil mi? Çünkü düşünmeden yapıyoruz bu işi. Aman ben şimdi çizgili kaslarımı kasacağım, yuvarlak kaslarım da çıkmasında bana yardımcı olacak falan diye düşünmüyoruz,değil mi?Veya normal çalışması sırasında vücudumuzda ağrı yaratan başka bir kasımız var mı?Rahim kaslarının görevi de zamanı gelince bebeği itmek.Bunun için oradalar.Ha belki zorlamadan veya spor yapıp çalıştırdıktan sonra ağrır bazı kaslarımız ama onun acısı da hemen değil ertesi gün çıkar.Doğum da eğer gerçekten ağrılı bir eylemse,acısının o anda değil ertesi gün çıkması gerekir.


Yine de rahim kaslarının zorlanıp , diğer kaslardan biraz daha fazla kasılacağını kabul edersek ilaç dışı teknikler de var uygulayabileceğimiz. Bunların birincisi gevşeme. Eğer gündelik hayatta zaten hamur kıvamında bir kişilikseniz, sizin için fazla bir problem yok.Ama kaçımız türlü dış etkenler yüzünden kasmıyoruz ki kendimizi?Doğum anında istenilen gevşeme için bunun alıştırmalarına hamilelik sürecinde başlamak lazım.Yoga bu iş için biçilmiş kaftan.’Yoga yapıp da doğal doğumu beceremeyen bir kadınla karşılaşmadım.’ dedi Hakan Çoker.


Gevşemek ve doğumu kolaylaştırmak için en önemli şeylerden biri de nefes almayı bilmek. Derin ve güzel nefesler alarak, doğru ıkınabilmek doğumu çok çok kolaylaştırıyor.Hiç ıkınmasanız dahi o bebek oradan çıkar ama doğru ıkınarak süreci kısaltabilirsiniz.Göğüs değil karın nefesi alacaksınız.Denerseniz göreceksiniz ki göğüs nefesiyle ıkınabilmeniz mümkün değil zaten.


Mahremiyete saygı da doğumun olmazsa olmazları arasında. Buradayken Sağlık Bakanlığı’yla görüştüler. Güzel bir haber var,hastanelerde doğum odalarında doğum masası direkt odanın kapısına bakar durumda olmayacakmış artık.Bu konu yeniden düzenlenecekmiş ve sadece buna bağlı olarak bile normal doğum sayısında artış olacağını düşündüğünü söyledi.Ne kadar basit ama aynı zamanda ne kadar önemli bir konu.Doğum yapılan odaya orada işi olmayan personelin girmesini istemediğinizi yapacağınız doğum planında hastaneye iletebilirsiniz.Oldu ki unuttunuz,doğum esnasında yakınlarınızdan birini bu konuda görevlendirirseniz mahremiyetinizi büyük ölçüde korumuş olursunuz.


Bir diğer önemli konu da hareket özgürlüğü. Kimse yatarak doğurmak zorunda değil! Saatlerce NST’ye bağlı olmak ya da serum takılmak zorunda değilsiniz. Kendinizi bedeninize bırakırsanız o zaten size söyleyecek o anda hangi pozisyonda rahat edeceğinizi. Aktif doğum bu demek zaten. Özellikle ayakta ıkınmak yer çekiminin etkisinden dolayı çok daha rahat edeceğiniz ve bebeğin çıkışını kolaylaştıran bir yöntem olacaktır.


Epizyotomi ülkemizde nerdeyse her kadına uygulanan bir müdahale çeşidi maalesef. Bırakın ilk doğumu ikinci hatta üçüncü doğumda bile hiç düşünmeden uygulanan bir yöntem haline gelmiş. Şaka gibi! Bu konuyu da doktorunuzla önceden konuşmanızda fayda var.


Bu kesiden mümkün olduğunca korunmak istiyorsanız gebeliğinizin 6. ayından itibaren perine bölgesine zeytinyağı,tatlı badem yağı gibi alerji yapmayacak bir yağla masaj yapmanız da çok işe yarayabilir. Ikınmanın son safhalarında da acele etmez ve ettirilmezseniz kesisiz ve yırtıksız bir doğumu kolaylıkla yapabilirsiniz. Hatta elinizi oraya koyarak,bebeğinizin başını hissederek,olayı kendi kontrolünüz altına da alabilirsiniz.


‘Her şeye rağmen yine de bazı müdahaleler kaçınılmaz olabilir. Hatta her şekilde müdahale edilmek zorunda kalabilirsiniz. Ama bu yine de coşkulu ve güzel bir doğum yaşamanıza engel olmamalı.Moral bozarak,içinde bulunduğunuz anın tadını çıkarmazlık etmeyin.’ diye ekledi ayrıca.


Dediğim gibi,bunlar bilmediğim konular değildi.Daha fazlasıyla ve ayrıntısıyla biliyorum hatta.Benim bu kursa gidiş sebebim daha çok kendisiyle şahsi olarak tanışmak,elektriğimin tutup tutmayacağını görmek içindi.’Tuttu mu peki?’ derseniz,evet fazlasıyla!


Son derece alçak gönüllü, Türkiye’nin en iyi doktorlarından biri olmasına rağmen kendini bir halt sanmayan,esprili,rahat,tatlı mı tatlı bir adam!Doğum olayına tam aynı açıdan bakıyoruz,kafamız aynı mantıkla çalışıyor.Onunla beraber olursa doğumumun nasıl sonuçlanacağı da önemli değil benim için aslında.Doktora güvenmek böyle bir şey galiba.


Kurs bitiminde ayrılırken kendimi tutamayıp boynuna sarıldım.’Sizi çok seviyorum.’ dedim.’Bu yoldaki en büyük destekçilerinizden biriyim. İkinci doğumumda sizi nerede olursanız olun bulacağım. Beraber şahane bir ev doğumu yapacağız ve ondan sonra bu kurslarda gösterilen videolardan biri de benim doğum videom olacak.’ dedim.


Güldü,’Tamam.’ dedi.

http://www.dogaldogum.com/

http://www.dogumakademisi.com/

1 yorum:

  1. merhaba, ikinci dogumu hypnobirthing yerine evde ebe ile yapmaya karar vermenizde sizi ne etkiledi acaba? ben de bu iki dusunce arasinda gidip geliyorum, hakan bey cok iyi bir doktor, bir yandan da evde dogurmak bana cok ozel geliyor. Sizi etkileyen seyleri merak ettim, paylasirsaniz cok memnun olurum.

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...